Etiketler

19 Kasım 2014 Çarşamba

İNCİRLİ TATLI

    8 aylık cimcimemi cimcime, yanlız kalmayı hiç sevmeyen bir kızı olunca insan, misafir ağırlayacağı zaman günler öncesinden ne yapsam hem kolay, hem şık, hem de lezzetli olur düşüncesine kapılmaya başlıyor..
     Bende geçenlerde böyle ne yapsam diye kara kara düşünürken aklıma incirli tatlı geldi.. Daha önce yemiştim, ama hiç yapmamıştım...
     Hem pratik, hem lezzetli, hemde güzel bir sunum...

Ve iyiki de yapmışım, dedirten ve bundan sonra favori listemde olacak olan 
İNCİRLİ TATLIM;

Kek;
10 adet incir (suda bekletilmiş ve minik minik doğranmış)
1 su bardağı ceviz
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
3 yumurta
1 paket kabartma tozu

Şerbet;
1,5 su bardağı su
1 yemek kaşığı nescafe
1/2 su bardağı şeker

Muhallebi;
2 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı un
1 lt. Süt 
5 yemek kaşığı toz şeker
1 yemek kaşığı tereyağ
1 paket krem şanti


YAPILIŞI
Kek için yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Ceviz, un, kabartma tozunu ekliyoruz. En son incirleri ekleyip diktörtgen borcama (margarinlenmiş) döküyoruz. 160'C Fırında pişiriyoruz.

Krem şanti hariç tüm muhallebi malzemelerini ocakta muhallebi kıvamına gelene kadar pişiriyoruz. 
Piştikten 5dak. Sonra krem şantiyi toz halinde ekleyip mikserle çırpıyoruz. 

Şerbetini hazırlıyoruz. (Pişirilmiyor)

Keki fırından çıkarttıktan 5dak. Sonra şerbeti döküyoruz. 

Şerbetten 5 dak. Sonrada muhallebisini üzerine yayıyoruz. Isteğe göre cevizle süsleyebilirsiniz.

Soğuduktan sonra 1 gece buzdolabında bekletip, misafirlerimize ikram ediyor ve AFİYETLE yiyoruz...

20 Ağustos 2014 Çarşamba

BUZ GIBI SÜTLÜ KAHVE...


Geçen gün instagram'da takip ettiğim bir sayfada gördüm bu bilgiyi... 

Hemen denemeliyim, harika bir lezzet diye düşündüm...Ister nescafe, ister Türk kahvesi...
Mehmet Efendi Türk Kahvesinin lezzetini hiçbirşeye değişmeyen biri olarak, hemen geçtim kahvecimin başına ve şekerli Türk kahvemi yapıp, silikon buz kalıbıma boşalttım... 
Az önce de bu eşsiz lezzetin tadına baktım...
Bence kesinlikle sıcak yaz akşamlarına yakışır bir lezzet...

TARIF;
Mehmet Efendi Türk Kahvesini veya Nescafenizi hazırlayıp buz kalıbınıza boşaltın. ( Kahveli buzlarınızı Tupperware buz devrinden çıkartmak daha kolay oluyor.)
Kahveli buzlarınız donunca, 
Buzdolabından çıkardığınız büyük bir bardak Ülker İçim Sütün içine kahveli buzlarınızdan 4-5 tane atın ve keyfine varın.... 

Hala oturuyor musunuz???
Hadi mutfağa koşun... ;)

17 Haziran 2014 Salı

ÖZLEMEK...

ÖZLEMEK;
Ne çok anlam barındırır kendi içinde...
Sevdiğini anlatır, gurbetliği anlatır, ayrılığı anlatır, kavuşmayı ve kavuşamamayı...
 Özlemek benim hayatımın büyük bir bölümünü oluşturuyor... Hep özlüyorum...
 Ama sanırım artık hayatımdaki özlem kavramı değişti...
 Hep babamı özlerdim, acaba birgün bu özlem biter mi diye hiç düşünemeden, özlemin hiç bitmeyeceğini, babama hiç kavuşamayacağımı bile bile...
 Üniversite'ye gittim annemi ve kardeşimi özledim...
 Hayatımın aşk'ı, canım kocam askerdeydi çok özledim...
 Ve hep sevdim özlemeyi...
 Özledim derken, birçok anlam yükledim ağzımdan çıkan kelimeye...
 Bilmiyordum aslında özlemenin en ağırının çaresizlik olduğunu...
 Rüzgar'ım gideli 16 ay oldu ve özlemim çığ gibi... 
 Biraz daha özlesem gelir mi?
 Ya da özlemim birgün canımı acıtmaktan vazgeçer mi?
 Kaç 16 aylar geçecek te benim özlemim dinecek?
 Hiç geçmeyecek, bu özlem hiç bitmeyecek...
 Çaresi yok bu özlemin... 
 Son nefesime kadar özleyeceğim, hem de canımı yaka yaka yaşayacağım bu özlemi...
 Kimi zaman ağlarken, kimi zaman gülerken, çoğu zaman da susarken ÖZLEYECEĞİM...
 Değişti bende özlem kavramı...
 Her özlediğime ağlamıyorum eskisi gibi, yolculuklarla başlayan ayrılıklar acıtmıyor canımı...
 Ben en ağırını yaşıyorum ÖZLEM'in...
 2 gündür kızımı bırakıp işe gidiyorum,
 Ama ağlamıyorum giderken, 
 Kalbim acımıyor onu uykuda bırakırken...
 Çok özlüyorum ama acıtmıyor beni bu özlem...
 Biliyorum ki akşam geldiğimde kucağımda, biliyorum ki sadece bir kaç saat ayrılık, ve biliyorum ki emin ellerde...
 Ben ÖZLEM'in en ağırını yaşıyorum...
 Böyle sonunda kavuşması olan ayrılıklara artık yanmıyorum, ağlayamıyorum...
 Allah herkese çaresi olan güzel ÖZLEM'ler yaşamayı nasip etsin...
 En ağırı çaresi olmayan özlemeler...

10 Haziran 2014 Salı

Yine Yeniden Lüleburgaz...

4 aylık doğum iznim son bulmak üzere...
Son 5 günüm evde kızımla başbaşa..
Ve Antalya'dan, ailemin yanından geleli 5 gün oldu :(
4 ay...
Endişe ile beklediğimiz günleri geride bıraktık, kızımızı sağlıkla kucağımıza aldık...
Zeynep Alya 1 aylık olunca 4 senedir gidemeğim Antalya'ma ailem'e kavuştum...
Herşey çok güzeldi, hiç doyamadım, bazen hiçbişey anlamadım ama yine de çok iyi geldi bu tatil bana...
Bazen temelli kalmak istedim, bir daha Lüleburgaz'a dönmemek...
Derken, gezerken, tozarken birde baktım ki tatil bitmiş ve yine yeniden Lüleburgaz...
Birgün IYI KI LÜLEBURGAZ diyeceğimi hiç düşünmemiştim...
Ben Lüleburgaz'dan uzaklaşalı çook zaman olmuştu...
Ama anladım ki artık yeniden IYI KI LÜLEBURGAZ...
Çünkü canım oğlum, pamuk prensim, kıymetlim, meleğim burada...
Yanına gitmek yüzüne dokunamasam da toprağını okşamak, su dökmek, biraz çiçeklerle renklendirmek, hemen yanı başımda hissetmek PAHA BİÇİLEMEZ...

2 Haziran 2014 Pazartesi

Uyuyan Prensim'e...

Acım dinmedi hala...
İçim hala çok kederli...
Alışamadım gibi de geliyor çoğu zaman...
Hayat telaşesi bu mu oluyor...
Yoksa Zeynep Alya'm mı avutuyor...
76 günlük bugün pamuk şeker...
76 gündür sadece 1 kere süzüldü gözyaşlarım... 
Televizyonda rastgele çıkan bir şarkının sözleriydi gözyaşlarımın sebebi...
Çok özlediğimin farkında olmayışıydı belki de...
Özlemimin çaresizliği, yokluğunun kabullenemeyişi...
15 ay oldu Pamuk Prens'im uykuya dalalı...
Nasıl bir uykudur;
Uyanmayacağını bile bile...
Özledim hemde çokkk,
Mis kokusunu, gülüşünü, derin ve anlamlı bakışlarını, minicik ellerini, küçücük ayaklarını...
Çok acılar çekti meleğim, Pamuk Prens'im..
Özlem'in çok büyük Rüzgar'ım... 
Her yer, biraz RÜZGAR'lı..
Rahat uyu PAMUK PRENS'im...



31 Mayıs 2014 Cumartesi

Gaz Sancısına Doğal Çözüm

Ahhh bu gaz sancıları...
Anne ve bebeklerin korkulu rüyası...
Bebeklerin sancılı ağlama krizleri,
Anne ve babaların ellerinin ayaklarının birbirine dolaşması...
Nerde, ne zaman tutar hiç belli olmaz...
Her yerde heran bir panik havası...
Bebişlerimizin bağırsakları anne sütüne veya mamaya alışıncaya dek yaşanıyor bu sancılar... 
Bizde Zeynep Alya 1aylıkken başladık gaz sancılarına...
Başlarda keskin sancılarımız yoktu ama 1 hafta içinde şiddetlenmeye başladı... 
Pamuk Prens'imde yaşamamıştık hiç gaz sancısı.. 
Tecrübem yoktu onun için bu ağrıya..
Önce Biogaia gaz damlası kullandık, hiçbir işe yaramadığı gibi şiddetlenmesini dahi önlemedi. 
Tam kolikleşmeye başlarken arkadaşım Aslı bir öneride bulundu.. 
"Kimyon çayı"
1 su bardağı suda 
1/2 çay kaşığı toz kimyonu
Iki taşım kaynatıp, tülbentten süzün,
Ilıdıktan sonra başta 1 çay kaşığı,
2-3 gün sonra sabah 1, akşam 1 çay kaşığı verebilirsiniz..


Çok şükür bu doğal formül ile aynı gün içerisinde gaz sancımıza çözüm bulduk...
"Iyi ki varsın Aslı teyzesi ve iyi ki varsın kimyon" dedik ;)


NOT: Eğer emziriyorsanız, kalan çayı da siz için ki sütünüze geçsin, mutlaka o da etki ediyordur... 
Ben her sabah kahvaltı da kimyon çayı içiyorum ;)

30 Mayıs 2014 Cuma

App Store'dan Müthiş Bir Uygulama

   Pamuk Şekerim'e hamile kaldığım ve hamileliğime alışmaya çalıştığım zamanlarda keşfettiğim bir uygulama... 
App Store; bebeğim
Hamileliğimin ilk anlarından itibaren hep yanımda..
Hergünü fotoğraflayıp aynı zamanda günce şeklinde kullanabiliyorum... 
O kadar keyif verici bir uygulama ki; kaç haftalık hamile olduğumu belirtiyordu, şimdide kızımın kaç günlük olduğunu... 
I Phone, I Pad kullanıcıları sizde hamileliğiniz ilerlerken ve bebeğiniz büyürken görselli bir günce edinmek istemezmisiniz??? 
İşte tam da size göre; BEBEĞİM👶👪📷📱👶


Pamuk Şekerim Zeynep Alya'm...

Beklemediğimiz, hazır olmadığımız biranda varoldu Pamuk Şekerimiz...
Henüz çok erken, daha acımız çok taze derken, 
Hergün gözyaşı dökerken, 
İçimde inatla büyüyen, sapasağlam tutunan bir prenses vardı...
Tahliller, tetkikler derken zaman su gibi geçti gitti... 
8 ay olmuş ve benim gözyaşlarım hiç dinmemişti...
17 Mart 2014 henüz Pamuk Şekerimizin doğmasına 2-3 hafta var... 
Bir arkadaş ortamında otururken birden dökülüverdi beynimdeki düşünceler;
"Eğer erken gelecekse, yarın gelsin... 
Ya da gününü, vaktini beklesin..."
Çok mu yürekten söylemiştim acaba???
18 Mart günü uyandım ve işaret vardı doğuma dair... 
Biraz geçiştirdik, psikolojiktir belki dedik...
Önce Pamuk Prens'imin kabrini ziyaret edip, pasta alıp eve gelecektik ve akşam tüm yakınlarımızla Rüzgar'ımızın doğum gününü kutlayacaktık... 
Ama öyle olmadı... 
Yüce Rabbim dedi ki; 
Her yıl 18 Mart'da acı ile doğum günü kutlama, al yavrunu kucağına, oğlunu yad ederek kutla bu güzel gününü...
Saat yine 12:00 idi hastaneye girdiğimizde, tam 3 yıl önce ki gibi; bir nevi dejavuydu yaşadığımız... 
Gözyaşlarıyla girdim ameliyathaneye... 
Önce sesini duydum Prensesimin, 
Birde yüzünü görsem dedim, ve hala akıyordu gözyaşlarım...
Taa ki yanağını yüzüme değdirinceye, elleriyle yüzümü okşayıncaya dek...
Abi'sinin doğum gününde, aynı saatte dünyaya geldi MUCİZEMİZ, Zeynep Alya'mız...
Adınla, sağlıkla büyü, uzuuuunn ve mutlu bir ömrün olsun Pamuk Şekerim...
Pamuk Prens'imin en güzel hediyesi...

Her Yer Biraz RÜZGAR'lı...

18.03.2011 mutluluğun adıydı bizim için... 
12:00de hastaneye giriş yapmış 14:05de Rüzgar'ımız dünyaya gelmişti... 
Zor günlerin, acı dolu günlerin başlangıcında olduğumuzdan habersiz sevinç içinde kıpır kıpırdık...
Yenidoğan yoğun bakımda 8günün ardından çok şükür evimizdeydik, yine bilmiyorduk ki hastaneler bizim evim olacakmış...
Çok değil 4ay sonra başladık gidip gelmelere.. 
Rüzgar ateşlendi TÜTF'ne, Rüzgar kustu TÜTF'ne...
Hastaneye yatışlarımız başladı.
3gün yat, 4.gün taburcu. 
Evde 2gün kal, bazen aynı gün içinde tekrar TÜTF... 
Aspirasyon Pnömonileri, enfeksiyonlar, beslenme problemleri, hastaneye yattık, eve geldik, iyileştik, ateşlendik derken kendimizi TÜTF Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi'nde bulduk...
Bilmiyordum çıkamayacağımızı...
Ilk defa anne olmuştum... 
Çocuğumun gelişimini izleyeceğimi düşünürken, hastalığının seyrini izlemeye başlamışım...
Oksijenler, aspirasyonlar, bitmek bilmeyen hastane enfeksiyonları, gelenler, gidenler, küçücük yitip giden bedenler, kronik rahatsızlıklar, ani kayıplar, ameliyatlar, gözyaşları, kahkahalar, sıkı dostluklar, derken 19ay geçirdik TÜTF ÇYBÜ'de... 
12 Şubat 2013dü.. Saat 19:30da kapattı meleğim gözlerini... 
Anlayamadım, şoka mı girmiştim? 
Hayır... 
Inanmak istemedim.. 
Güçlüdür benim Pamuk Prensim dedim. 
Hemen karar vermeyin biraz daha bekleyin, bırakmaz beni meleğim dedim... 
Dedim ama yanına giremedim...
Yanına girdiğimde biliyordum artık yatakta sadece cansız bedeninin yattığını..
Çok garipti, Pamuk Prens'im artık tepki vermiyordu, ama ilk defa çok huzurlu uyuyordu...
Masal bitmişti ama bundan sonra hayatımız yer yer sağnak yağışlı, her sabah güneşli ve her yer biraz RÜZGAR'lı olacaktı...

29 Mayıs 2014 Perşembe

Anneyim ben...

Anneyim ben,umut doluyum.
Küllerimden doğmuş gibiyim.
Yorgun ama her daim güçlüyüm.
Çünkü ben minik bir meleğin kahramanıydım. 
Onun eli ayağıydım .
Hayata tutunduğu,bıraktığında korkuyla yeniden sarıldığı sapasağlam bir daldım.
Anneyim ben,minik bir canın yaralarını onaran bir merhemdim.
Meleğim uçtu gitti kollarımdan ama kocaman bir sevgi bıraktı yüreğimde, ve kendi doğum gününde, doğduğu saatte bir melek yolladı kollarıma...
ANNEYİM ben.. 
Meleğimin ve prensesimin annesiyim...
Ufacık bir öpücükle,dokunuşla iyileşenim,iyileştirenim.
Sınırsız sevgiyle doluyum,bir gülüşe dünyalar benim olur.
Bir damla gözyaşındaysa boğulabilirim.
Hiç olmadığım kadar becerikli,hiç olmadığım kadar enerjik,hiç olmadığım kadar sabırlıyım.
Önceliklerim yok benim.
Varım yoğum meleklerim.
Bana verilmiş en büyük görev,en büyük imtihan bir meleği kalbimde sonsuza dek yaşatıp, diğer meleğime sonsuza dek sahip çıkmak.
Allah'ın bu mucizesini yaşatmak,koruyup kollamak  benim görevim.
Her şeyden önce anneyim ben,varlığımla can bulan bir cana canımı verebilecek fedakarlığa sahibim.
Yüreğimde herkese,herşeye yetecek kadar sevgi ve merhamet var .
Şefkattır diğer adım.
Anneyim ben geleceğin sorumlusu,yarınların umut yüklü gemisiyim.
Hergün çokça şükreder,ömrümde etmediğim kadar dualar ederim.
Başlı başına bir dünyayım,herşeyim.
Çünkü anneyim ben..
Allah'ım ne kadar da şanslı biriyim .Bu güzel lütfa sahip olduğum için tekrarAnneyim ben,umut doluyum.Küllerimden doğmuş gibiyim.Yorgun ama her daim güçlüyüm.Çünkü ben minik bir meleğin kahramanıydım. Onun eli ayağıydım .Hayata tutunduğu,bıraktığında korkuyla yeniden sarıldığı sapasağlam bir daldım.
Anneyim ben,minik bir canın yaralarını onaran bir merhemdim.
Meleğim uçtu gitti kollarımdan ama kocaman bir sevgi bıraktı yüreğimde, ve kendi doğum gününde, doğduğu saatte bir melek yolladı kollarıma...
ANNEYİM ben.. 
Meleğimin ve prensesimin annesiyim...
Ufacık bir öpücükle,dokunuşla iyileşenim,iyileştirenim.
Sınırsız sevgiyle doluyum,bir gülüşe dünyalar benim olur.Bir damla gözyaşındaysa boğulabilirim.
Hiç olmadığım kadar becerikli,hiç olmadığım kadar enerjik,hiç olmadığım kadar sabırlıyım.
Önceliklerim yok benim.Varım yoğum meleklerim.
Bana verilmiş en büyük görev,en büyük imtihan bir meleği kalbimde sonsuza dek yaşatıp, diğer meleğime sonsuza dek sahip çıkmak.
Allah'ın bu mucizesini yaşatmak,koruyup kollamak  benim görevim.
Her şeyden önce anneyim ben,varlığımla can bulan bir cana canımı verebilecek fedakarlığa sahibim.
Yüreğimde herkese,herşeye yetecek kadar sevgi ve merhamet var .Şefkattır diğer adım.
Anneyim ben geleceğin sorumlusu,yarınların umut yüklü gemisiyim.
Hergün çokça şükreder,ömrümde etmediğim kadar dualar ederim.
Başlı başına bir dünyayım,herşeyim.Çünkü anneyim ben..
Allah'ım ne kadar da şanslı biriyim .
Bu güzel lütfa sahip olduğum için tekrar şükrederim.
Anneyim ben,tamda annemi anladığım yerdeyim.
Gözlerim doluyor bazen.
Annemi düşünüyorum.
Oda beni böyle korumuş,böyle sarıp sarmalamıştı değilmi.
Benim için sabahlara kadar uyumamış,yediği her lokma boğazında kalmıştı çoğu zaman.
Kim bilir şimdilerde de boğazında  kalıyordur her lokması. 
Annelik yolu uzun ,zor ,özlem dolu ..
Anneyim ben,annem gibi...
Gözlerim dolsa da belli etmem..... şükrederim....